top of page

"Bütün Fikrin Gerekliliği" Neyi İfade Eder?

Salih Mirzabeyoğlu'nun bütün fikrin gerekliliği eseri

İlk eseri olan "Bütün Fikrin Gerekliliği"nde idealist felsefenin Mutlak Fikir kavramını ele alan Mirzabeyoğlu, insanın her an değişim içinde bir varlık olması nedeniyle Mutlak Fikir’in zihnî çabayla kurulamaz olduğunu ileri sürer. Ona göre, kendinden önce bir ilk doğruya dayanmaksızın zamanla ortaya çıkması mümkün olmayan "doğru düşünce", her türlü düşünme faaliyetinden önce gelmek ve ilk insandan itibaren mevcut olmak zorundadır. İlk insanın sahip olduğu ilk doğru, "düşünen" ve "alet yapan" bir varlık olmasını sağlayan ve insana özgü sosyal ilişkileri doğuran ilk alet olarak dildir.


“Doğru düşünce olmadan doğru düşünce faaliyeti olamayacağı gibi, "doğru düşünce" olmasaydı, "doğru düşünce olmadan doğru düşünce faaliyeti olmaz." düşüncesi de olmayacak, varılanın "doğru" olup olmadığının bilinememesi bir yana, ne "düşünce" ve ne de "doğru" diye bir şeyden söz edilemeyecekti… Son tecridde, Mutlak Fikrin Gerekliliği!..„
— Salih Mirzabeyoğlu

Mirzabeyoğlu, diyalektik materyalizme yönelik eleştirilerini de kapsayan bu tezini, kendi düşünce sisteminin karakteristiği olarak Bütün Fikrin Gerekliliği şeklinde ifade eder. Bu yeni nitelemeden hareketle, her şeyden önce Mutlak Fikir gelmese insanın hiçbir zaman doğru düşünceye erişemeceği anlamına gelen, "Peygamberler olmasa medeniyet olmazdı" tezini ortaya atar. Böylece İBDA diyalektiğine uyarladığı "Mutlak Fikir" kavramını, tarih boyunca her aşamada antitezi olarak karşılaştığı küfür kutbunu nefyederek kendini yeniden açan İslam ile özdeşleştirir ve insanlık tarihini peygamberler tarihi olarak açıklar. Bütün Fikrin Gerekliliği tezi, müslümanları Mutlak Fikir’e bağlı düşünce ve anlayışı ifade eden “vasıta sistem” şartı yönünden uyarırken, İslam dışı düşünce çabalarını da Mutlak Fikrin Gerekliliği yönünden eleştirir. Bütün Fikrin Gerekliliği'nin siyasi anlamı ise, bütün toplumsal yaşamın ve siyasi düzenin Mutlak Fikre göre biçimlenmesi gerektiğini ifade eder.


Mutlak Fikir’i hayata geçirmek ve insanlığın problemlerine çözüm olarak uygulayabilmek için ise, bu iddiayla ortaya çıkanlara pratikte yol gösterecek bir “tatbik fikri” gereklidir. Meselelerin Mutlak Fikir’den hareketle çözüme ulaştırılması, her ne çapta ve derinlikte olursa olsun, kaçınılmaz olarak bir düşünce faaliyetinde bulunmak demektir ve pratiği denetleyecek model olarak bu “tatbik fikri” ortaya konulmadıkça Mutlak Fikir’in hayata tatbiki söz konusu olamaz. Bir başka deyişle bu, pratiğin teorisidir ve Mutlak Fikir’in uygulanmasında vasıta rolü oynayan İslam'a Muhatap Anlayış sistemini ifade eder. Bununla birlikte tatbik fikrinin, sosyal yapının sistematik biçimde örgütlenmiş tüm unsurlarını kuşatabilmesi, bunun için tezatsız ve sistemli bir bütün olması, uygulanacağı problemlere yaklaşımda indirgemeciliğe düşmemesi, gelişime açık ve dinamik bir sentez belirtmesi şarttır. Büyük Doğu ideolojisi, "İslam'a Muhatap Anlayış" kastıyla kullanılan bu tatbik fikrine karşılık gelirken, İBDA diyalektiğinin temel ölçüleri ise onun Mutlak Fikir’e göre doğru bir düşünce faaliyetiyle temellendirilmesi ve yürütülmesinden sorumlu metodu ifade eder.

109 görüntüleme
bottom of page